30 Mayıs 2018 Çarşamba

ÖZGÜVEN EKSİKLİĞİ

ÖZGÜVEN EKSİKLİĞİ NEDEN ÖNEMLİDİR!  

"Özgüven eksikliği olan insanlar, hayal bile kuramıyor."
Özgüven, kariyer yaparken veya iş hayatınızda başarılı olabilmek için çok önemli bir unsurdur. Erkeklere oranla kadınlar özgüven eksikliğine daha fazla eğilimlidirler. Bilgimize, yeteneklerimize, görünüşümüze olan eksik inancımız bizi özgüvensiz yapmaktadır. Bizler çoğu zaman gerçekte olduğumuz kadar iyi olmadığımıza inanıyoruz.
Özgüven adı verilen güven dereceniz, kendinizde ve yeteneklerinizdeki güven veya inançtır. Benlik saygısı, kendinizin sahip olduğu görüştür.
Gerçekçi güven duygusu ve olumlu benlik saygısı, nasıl düşündüğünüzü, nasıl davrandığınızı, başkaları hakkında ne hissettiğinizi ve yaşamda ne kadar başarılı olduğunuzu etkiler. Özgüven, her şeyi yapabileceğiniz anlamına gelmez. Kendine güvenen insanların gerçekçi beklentileri vardır. Beklentilerinin bir kısmı karşılanmadığında bile, pozitif olmaya ve kendilerini kabul etmeye devam ederler 

25 Mayıs 2018 Cuma

ÇİFT TERAPİSİ OLMADAN KÖTÜ GİDEN EVLİLİK KURTARILABİLİR Mİ?


ÇİFT TERAPİSİ OLMADAN KÖTÜ GİDEN EVLİLİK KURTARILABİLİR Mİ?


Şöyle bir örnek düşünelim; Mutsuz bir evliliğin içinde sıkışıp kalmış bir kadın. Anne! Eşi aile danışmanlığına gitmeyi reddetmekle kalmayıp, evliliklerinin kurtarılması gerektiğine bile inanmıyor. Onun için her şey yolunda. Kadının evlilikleri hakkında ki söyledikleri:
10 yıldır evliyim ve kocam hiç büyümeyecek. Hala genç erkeklerin yaptığı şeyleri yapıyor, bekar gibi davranıyor. Sürekli erkek arkadaşları ile vakit geçiriyor, her hafta sonu futbol maçı izlemeye gidiyor, haftada bir iki gün halı sahada top oynamaya gidiyor. Arabası ile çocuklarından ve benden daha çok ilgileniyor, ailesinden çok kendini düşünüyor. Arada bir çocuklara odanıza gidin ödevlerinizi yapın diyor. Ortak hiçbir şey konuşmuyor ve yapmıyoruz. Tek konuştuğumuz Yemek hazır mı?, gömleğimi ütüledin mi? Bana ve çocuklara en son ne zaman güzel bir şeyler söyledi hatırlamıyorum. Sözlü tartışmalarımız olsa da fiziksel şiddet hiç olmadı, zaten o karakterde bir adam değil. Endişeliyim çünkü çocuklarım büyüyor ve korkarım ki bu onları kötü şekilde etkileyecek. Mutlu bir eş değilim, umutsuzca yardım ihtiyacım var. Evliliğimi kurtarmak istiyorum. Çiftlere danışmanlık yapan bir uzmana gitmemiz gerektiğin söyledim ama kabul etmedi. Koca olmayı bile reddeden eşimi evlilik terapisine gitmeye nasıl ikna edebilirim? Evliliğimin bitip bitmediğini nasıl anlayabilirim?”

Cevap: Yapamazsın.
 
 Eğer eşiniz mutsuz bir evlilik içinde yaşamaktan hoşnut ise ve böyle yaşamaya devam etmek istiyorsa onu çiftlere danışmanlık hizmeti veren bir uzmana götürmeye ikna edemezsiniz. Ona göre, evliliğinizde sorun yoktur, çocuklarınız sağlıklı ve karınları tok. Babalık ve kocalık görevini yerine getirdiğini düşünüyordur. Mutlu bir eş olmadığınızı fark etmeyebilir veya hatta umursamaz bile. Ona göre problem olmayan şeyleri sizin abarttığınızı düşünüyordur. Kendi hayatından memnun ve değişecek bir sebebi yok.
 
Çift Terapisi Olmadan Kötü Giden Evlilik Kurtarılabilir Mi?
ZOR!!..

Evliliğinizi danışmanlık olmadan devam ettirebilmeniz için bazı öneriler paylaşmak istiyorum. Amacım eşleri çift terapisine gitmeyi kabul etmeyenleri evliliklerini devam ettirmek için cesaretlendirmek ve onlara yardımcı olmak.
Eşler birlikte danışmanlığa gitmeden mutsuz bir evliliği nasıl kurtaracağınız konusunda ipuçları ararken, evlilik ile ilgili özlü sözlerden ve hızlı ipuçlarından daha fazlasına ihtiyacınız var. Hayatınızı değiştirecek net bir cevap veya sihirli bir değnek bulamazsınız. Ancak, hayatınızı ve evliliğinizi nasıl gördüğünüz ve nasıl değiştireceğiniz konusunda birkaç önerim var.
  • Evliliğinizle ilgili gerçekleri kabul edin
Gerçeği duygusal yönden kabul etmek, onu beyninizle kabul etmekten farklıdır. Kabul etmek, artık gerçekle savaşmayacağınız anlamına gelir. Kabul etmek, evliliğinizin mutlu olmasını istemediğiniz ve eşinizi değiştirmek istemediğiniz anlamına gelir. Ancak gerçeği kabul etmek, size güç ve cesaret kazandırarak hayatınıza farklı bir bakış açısı getirir.
Eğer gerçekleri kabul etmiyor ve eşiniz ile birlikte çift danışmanlığına gitmiyorsanız eşinizin kendi kendine değişmesini beklemeyin. Gerçeği kabul ederseniz, eşinizin kendi hayatında mutlu olduğunu ve değişmek istemediğini bilirsiniz.

Derin ruh düzeyinde mutsuz bir evliliğe dair gerçekleri kabul etmek acı verici ve zor… ama tek yol bu.
  • Evlilik ile ilgili hayallerinizin tükenmesini boş verin
Evlendiğiniz zaman, hayatınızı eşinizle birlikte bir ömür boyu mutlu geçireceğiniz konusunda heyecanlıydınız. Hayatınızda size bir yol arkadaşı olacağına, sonsuza dek mutlu bir şekilde yaşayacağınızı düşünüyordunuz. Çift danışmanlığı ve evliliğinizi nasıl kurtaracağınıza dair herhangi bir yardım arayacağınız aklınıza bile gelmiyordu.
Evliliğinizin kötü gitmesi babanızı kaybetmek kadar sizi üzüyor olabilir.
  • Mutlu olmak için neye ihtiyacınız olduğunu keşfedin
Yalnız kalın, kendinize zaman ayırın. Kendimizi, özellikle de mutsuz bir evliliğin acısı ile uğraşmak istemediğimiz zaman, gürültü kalabalık ortamların iyi geleceğini düşünür ve herhangi bir aktiviteyle dikkatimizi dağıtabileceğimize inanırız.. Ama insanlardan, sorumluluklardan, internet ve televizyon gibi dikkat dağıtıcılardan uzak durmazsanız size neyin huzur ve neşe getireceğini söyleyen küçük sesi asla duymazsınız.
Kötü giden evliliğiniz için hedeflerinizi belirlemelisiniz. Tabii ki “mutlu evlilik” bunlardan biri ama bu çok genel. Bunun yerine, ilişkinizi düzeltebileceğini düşündüğünüz belirli hedefler belirlemelisiniz.
  • Değiştirebileceğiniz şeylerden başlayın
Mutsuz evliliğiniz ile ilgili gerçeği kabul edin. Hayallerinizin sonuna geldiğiniz gerçeği ve ilişkinize dair umutlarınızın tükenmesi sizi üzüyor olabilir. Hayatınızda mutlu olmanız için neye ihtiyacınız olduğunu keşfetmek için zaman ayırın...
Belki de “evliliğinizi korumanın” en iyi yolu, her şeyi serbest bırakmaktır. Eşinizin farklı biri olmasını umut etmeyi bırakın. Onu değiştirmeye çalışmaktan vaz geçin. Beklentilerinizi ve umutlarınızı terk edin. Tek başına gitmeyi düşündüğünüz evlilik danışmanlığının mutsuz evliliğinizi kurtarabileceğini ve size tutunacak farklı bir dal bulacağı fikrini unutun. Eşinizin değişmeyeceğini bilerek kendinize ve çocuklarınıza ikinci üçüncü dördüncü şansları verin.
Hayatınız ile ilgili neleri değiştirebilirsiniz? Bunun üzerinde çaba sarf edin. Neyi değiştiremeyeceğinizi biliyorsunuz; kocanızın davranışlarını, kötü zamanlarda ona söylediğiniz şeyleri, geçmişte paylaştığınız hayatı, kendi ailelerinizi, ve önemlisi sahip olduğunuz çocukları. Ama neyi değiştirebilirsiniz?
  • Geleceğiniz hakkında ne düşündüğünüzü
  • İçinizde yaşamasına izin verdiğiniz duygu ve heyecanları
  • Duygusal, ruhsal ve fiziksel olarak sağlıklı olmak için yaptıklarınızı
  • Eşinizin hal ve davranışlarına karşı nasıl cevap verdiğinizi
  • Kendinize nasıl davrandığınızı
  • Eşiniz ile olan ilişkinizde kabul ettiğiniz ve kabul etmediğiniz şeyleri
  • Mutsuz evliliği” nasıl tanımladığınızı
değiştirebilirsiniz!!!!

Bunlar değiştirebileceğiniz şeylerin bazıları. Bu listesi aslında sonsuzdur. Her mutsuz evlilik için bu listenin altına birçok şey eklenebilir. Kendi ilişkinizi düşünüp bu listenin altına birçok madde ekleyebilirsiniz.
  • Bundan sonra ne yapacağız?
Eşiniz sinirli, bencil, mutsuz ve sizden uzak duran biri ve çift terapilerine götürmeye ikna edemiyorsanız evliliğinizi ayakta tutmak için;
Kendi Gücünüze Güvenin. Mutsuz bir evliliğin içinde olabilirsiniz ve çift danışmanlığı sizin için bir seçenek olmayabilir. Mutlu bir evlilik sizin için uzak olabilir… ama kendinizi kurtarabilirsiniz. Gerçeği kabul etmek ve hayatınıza devam etmek için güç ve cesarete sahipsiniz. Kimsenin sizin evliliğinizi ayakta tutmak için cesaretinizi kırmasına izin vermeyin. Umutsuz konuşmalara kulak asmayın.
Düşünce ve duygularınızı içinizde yüksek bir ses ile dillendirin. Kendi kendinize neyi değiştireceğinizi bulamıyorsanız bir psikologdan yardım alabilirsiniz. Yazmayı deneyebilirsiniz! Belki kendi günlüğünüze, belki sosyal medya hesabınıza, kişisel blog'unuza açık açık yazabilirsiniz. Açık açık yazamıyorsanız takma bir isim kullanarak deneyebilirsiniz. Yazmak, size açıklık ve iç görü getirir ve hislerinizi işlemenize yardımcı olabilir. Yazarken eğlence katmayı unutmayın, belki ilişkiniz parodilere konu olacak kadar eğlencelidir.

Düşüncelerinizi aşağıdaki yorumlar bölümüne de yazabilirsiniz!

Tavsiye vermemekle birlikte altına yorum yazmaya çalışacağım. Sizden önce düşüncelerini yazan biri olmuşsa sizde kendi yaşadıklarınızı düşünerek yorum yapabilirsiniz.









13 Mayıs 2018 Pazar

KANSERDEN KURTULMAK ANCAK RUHEN YENİLMEK!!!




KANSERDEN KURTULMAK ANCAK RUHEN YENİLMEK!!!

Kanser; adını duyduğumuzda bile tüylerimizi diken diken eden çağımızın vebası.
Tüm dünyada kalp damar hastalıklarından sonra ikinci en sık ölüm sebebi.
Teşhis konduktan sonra hem sizin hem de sevdiklerinizin hayatının alt üst olması.
Geç teşhis konulduğunda ölüm ile yüz yüze gelmek.
Ancak erken teşhis konduğunda modern tıp sayesinde birçok kanser türünden ömür boyu kurtulmak mümkün.
Buna rağmen bedenen kanserden kurtulan birçok insan ruhen kanserden kurtulamıyor. Teşhis konduğu andan itibaren “kanser” kelimesi ruhunu ele geçiriyor. Kelime anlamı “YENGEÇ” olan kanser kıskaçları ile ruhumuzu yemeye başlıyor.
Erken evrede teşhis konan hastalara hastalığın çeşidine göre ameliyat, kemoterapi ve radyoterapi gibi tedaviler uygulanıyor. Bazı hastalar sadece ameliyat ile kurtulurken bazı hastalara bunların hepsinin birden uygulanması gerekebiliyor. Hastalara gerek tedavileri devam ederken gerekse tedavi tamamlanıp takip edilmeye başlandıktan sonra birçok kere kan tetkiki ve birçok röntgen (tomografi, MR, ultrason gibi) çekilmek zorunda kalınıyor. Hastalar her seferinde tetkikler yapılırken “acaba kötü bir şey çıkacak mı?”, “doktorum hastalığınız tamamen geçmemiş, tekrar ameliyat olmanız gerekecek der mi?”, “tekrar kemoterapi almam gerekirse aynı şeyleri tekrar mı yaşayacağım?” gibi endişelere kapılıyorlar. Kaldı ki bazı hastalar uzun bir süre “ya hastalığım vücuduma yayılır sa!” şeklindeki en kötü senaryo ile yaşamak zorunda kalıyorlar. Maalesef ülkemizde hastaların tedavi ve takip oldukları Onkoloji Bölümlerinde yeterince doktor olmadığından doktor başına düşen hasta sayısının çokluğu nedeni ile hastaların psikolojik durumu ile ilgilenememektedirler. Hastalar psikolojik sıkıntıları ile baş başa kalmaktadır. Çok az hasta bu konuda bir profesyonelden yardım almaktadır.
Kanser teşhisi konan hastalarda birçok psikolojik rahatsızlık ortaya çıkmaktadır. Bunlar:

ANKSİYETE

Kanser teşhisi konan her dört hastadan birinde anksiyete bozukluğu rastlanmaktadır. Anksiyete kendini huzursuzluk, hiperaktivite, gerginlik hali, semptomlara ve olaylara aşırı reaksiyon verme, uykusuzluk, olaylar karşısında kararsız kalma, nefes darlığı, çarpıntı, duygusal yönde uyuşma, kaygı ve endişe duyma gibi belirtilerle kendini gösterir. Bu semptomların birçoğu, kanser teşhisi ve tedavisine normal reaksiyonlar olarak görünse de, birçok hastada yaşam kalitesini bozmakta ve günlük yaşamın rutin aktivitelerini yerine getirememeye neden olmaktadır. Hasta yakınlarının günlük yaşamlarını dahi etkilemektedir. Kanser hastalarında anksiyete bozukluğu genç yaştakilerde, kadınlarda, yalnız yaşayanlarda, akciğer ve meme kanseri olanlarda, daha önceden benzer ruhsal sıkıntılar yaşayanlarda, kanser tedavisi daha uzun sürenlerde, kanser haricinde başka hastalıkları olanlarda daha sık görülmektedir.

HASTALIĞIN NÜKS ETME KORKUSU

Kanserden kurtulanların yaklaşık %80'ninde görülen bazı doktorlar tarafından normal kabul edilen bir durumdur. Ancak rahatsızlığın şiddetine göre kişiden kişiye farklılık gösterdiği için hayat kalitesini bozabilmekte ve profesyonel yardıma gereksinim göstermektedir. Hastalarda bu korku özellikle rutin tetkiklerin yapıldığı dönemlerde bu korku zirveye çıkmaktadır. Sonuçların doktor tarafından görülüp “normal” denmesi ile birlikte geçici bir rahatlık olmaktadır. Yaptırılan rutin tetkiklerin dışında farklı bir tetkik istendiğinde ise bu korku daha fazla yaşanmaktadır. Bazı hastalar kanser nüks korkusu nedeni ile rutin kontroller haricinde doktorlarına tekrar başvurmakta, başka tetkiklerin yapılmasını istemektedirler. Yapılan rutin tetkiklerin yetersiz olduğunu düşünüp başka hastanelere başvurup ek tetkikler istemektedirler. Kanser Nüks Etme Korkusu teşhisin nispeten geç konanlarda, gençlerde, daha önce nüks etmiş ve ikinci tedavi ile hastalıktan kurtulmuş olanlarda, daha az eğitimli olanlarda, daha düşük sosyal destek görenlerde, rutin kontrolleri için daha sık aralıklarla yapılanlarda (yılda 5 veya daha fazla), hastalıktan kurtulmasına rağmen kendisini kanser hastası olarak tanımlayanlarda, yaşları ne olursa olsun çocuk sahibi olan kadınlarda ve diğer psikolojik bozuklukları olanlarda daha fazla görülmektedir. Bunların haricinde kanser tedavisi nedeni ile geçirdiği ameliyatlar sonrası daha uzun süre ağrı çekenlerde ve ameliyata bağlı kalıcı fiziksel değişiklik olanlarda daha fazla hastalığın nüks edeceği korkusunu yaşamaktadırlar.

DEPRESYON

Kanser hastalarında depresyon anksiyete bozukluğu kadar sık karşılaşılan bir durum değildir. Genellikle teşhisten sonraki ilk iki yıl içinde ortaya çıkar. Kadınlarda, işsiz veya düşük gelir sahiplerinde, sigara kullananlarda, eğitim seviyesi daha düşük olanlarda, yaşlılarda daha sık karşılaşılabilmekte ve ileri seviyelerde kendini gösterebilmektedir. Ayrıca genç ve zayıf kadınlarda hastalık nedeni ile bir miktar daha kilo kaybetme ile daha zayıf bir vücut görünümü ortaya çıkması sonucu depresyon ortaya çıkabilmektedir.

POST TRAVMATİK STRES (PTS)

Kanserden kurtulanlarda abu durum hastalığın adından ve uygulanan tedavinin yoğunluğuna göre belli seviyelerde ortaya çıkmaktadır. Anksiyete ve hastalık nüks etme korkusuna neden olan risk faktörleri PTS içinde geçerlidir. Kanser sonrası PTS'nin diğerlerinden ayrılan yanı ise sıklıkla göz ardı edilmesi ve hastaların bu yönden ele alınmamasıdır. Buna rağmen hayat kalitesini bozabilecek seviyelere gelmektedir.

KANSER İLE İLGİLİ SIKINTI

Kanserle ilgili sıkıntı, kaygıdan farklıdır. Çünkü yaşamdaki belirsizlikleri artmış olsa bile bunun farkındalığı her zaman kaygıya dönüşmez. Kanserden kurtulanlarda diğer psikolojik sorunlardan daha yaygındır ve birçok bileşenlerden oluşur:
Nüks korkusu (bkz. 'yukarıdaki Hastalığın Nüks Etme Korkusu')
Yeni veya kalıcı semptomlar hakkında aşırı hassasiyet
Aile ve mali konularda endişeler
Sağlık ihtiyaçlarının yönetilmesinden kaynaklanan stres
Kendi algıları ve vücut görüntüsünde değişiklikler
Bu sıkıntı anksiyete veya depresif bozukluklar ile örtüşmeyebilir. Ancak konsantrasyon, yorgunluk ve uyku güçlüğü gibi belirtiler verebilir.
Kanserle ilişkili sıkıntı tek memesi alınmış kadınlarda, rektum kanseri nedeni ile geçici veya kalıcı kolostomi torbası takılmış olan hastalarda yüksek oranlarda ortaya çıkmaktadır. Bunun haricinde baş boyun (gırtlak) ve akciğer kanserlerinde de sık karşımıza çıkmaktadır. Hastalar tedavi neticesinde ortaya çıkan vücut görüntüsünde ortaya çıkan geçici veya kalıcı değişikliklerden bir an önce kurtulma stresine girmektedirler.

CİNSEL FONKSİYON BOZUKLUKLARI, KISIR KALMA

İnsanlar için cinsel sağlık bedenen ve ruhen bir gerekliliktir. Çocuk sahibi olmak ise birçok insanın vazgeçemeyeceği bir durumdur. Kanser teşhisi ve sonrasında uygulanan tedaviler çoğu kez kanserden sağ kalanlarının önemli bir bölümünde cinsel sağlık üzerinde olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Ayrıca hastalarda uygulanan tedaviler nedeni ile geçici veya kalıcı kısırlık olabilmektedir. Kalıcı kolostomi torbası gibi fiziksel problemler ise psikolojik olarak cinsel yaşamı etkilemektedir. Uygulanan hormonal tedaviler kadınlarda adetlerin kesilmesine veya düzensizliklere yol açabileceği gibi erken menapoza da sebebiyet verebilmektedir. Cinsel bölgeye doğrudan tedavi uygulanması (cerrahi, radyoterapi) değişik cinsel problemleri beraberinde getirmektedir. Bunlar hem hasta açısından hem de aile hayatı açısından önem arz etmektedir. Birçok hasta bunları doktorlarına anlatamamakta ve profesyonel destek almadan kendi başlarına kalmaktadır.

SOSYAL SORUNLAR

Kanser tedavisi sonrası hastaların çoğu işlerine geri dönebilmektedir. Bu çok önemlidir çünkü iş sadece maddi fayda sağlamakla kalmaz, aynı zamanda sosyal destek de sağlar. İşe tekrar başlayabilmek kişide birçok psikolojik sıkıntıyı azaltmaktadır. Buna rağmen, kadınların tedavi sonrası işe dönmek için erkeklere oranla daha çok zorlandıkları ve yüzde 50'sinin işe geri dönemediği saptanmıştır. Tedavi süresinin daha uzun olması, belli bir yaşın üzerinde olma ve nispeten ileri evre hastalığı olanların işe dönmeleri daha zor olmaktadır.

Maalesef ülkemizde Onkoloji alanında çalışan doktor sayısı yetersizdir. Yoğunluk nedeni ile hastaların muayene süresi mecburen kısa tutulmaktadır.  Bundan dolayı doktorlar hastaların psikolojik sorunlarını ile ilgilenememektedir. Hastalar bu konuda psikiatrist veya psikolog desteği alması yerinde olacaktır.

12 Mayıs 2018 Cumartesi

PANİK ATAK

PANİK ATAK
 

İçinizdeki gücü keşfedin.

Ömür boyu sürecek bir hastalık değildir.

ÖZGÜR OLUN!

Daha mutlu, Daha huzurlu ve özgür bir hayata merhaba Deyin….. 

Endişe, korku gibi sıkıntı duygularını içinde bulunduran, nöbetler şeklinde ortaya çıkan panik atağı nasıl tedavi edilir?

"Panik Atağı" çarpıntı, terleme, titreme, boğulma ya da nefes alamama hissi, göğüste ağrı veya sıkışma, bulantı, karın ağrısı, baş dönmesi, dengesizlik gibi bedensel duyumların olağan dışı yoğunlukta hissedildiği, beraberinde kontrolünü kaybetme, delirme korkusu ya da ölüm korkusu ile karakterize bir süreçtir.

 Panik bozukluğu, erken dönemde saptanıp tedavi edilmediği durumda hastada depresyona ve alkol ya da uyuşturucu madde kullanımına yol açabilir. Hastalığın tedavisinde ilaçlar ve psikoterapi tekniklerinden yararlanılır. Panik Bozukluğunun tedavisinde stres kontrolünün sağlanması önemli bir aşamadır.
Panik atak geçiriyor olmanızın birkaç sebebi olabilir. Bunlar duygusal sıkıntılar geçirmenize neden olmuş stresli hayat tecrübelerinden, beslenme şeklinize veya nefes alıp verme tarzınıza kadar değişiklik gösterebilir. Bu site bir atak sırasında neler olduğu, atağı nelerin tetiklediği ve bu konuda
neler yapılabileceği konusunda daha fazla bilgi edinmek isteyen kişiler için hazırlanmıştır.

 
Panik nöbeti sırasında aşağıdaki belirtiler görülebilir. Bu belirtilerden dört tanesinin görülmesi çoğu zaman yeterli olur. Genel olarak kişiler nöbetler sırasında bu belirtilerde 7-10 arası belirti yaşamaktadırlar.

 

1-Çarpıntı, kalp atımlarını duyumsama

2-Terleme

3-Titreme ya da sarsılma

4-Nefes darlığı ya da boğuluyor gibi olma

5-Soluğun kesilmesi

6-Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkıntı duyma

7-Bulantı ya da karın ağrısı

8-Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma

9-Derealizasyon ya da Depersonalizasyon (Dış dünya ya da kendisi gerçekliğini kaybetmiş gibi hissetme).

10-Kontrolünü kaybedeceği ya da çıldıracağı korkusu

11-Ölüm korkusu

12-Uyuşma ve karıncalanma duygusu

13-Üşüme ürperme ve ateş basması