KANSERDEN
KURTULMAK ANCAK RUHEN YENİLMEK!!!
Kanser; adını duyduğumuzda
bile tüylerimizi diken diken eden çağımızın
vebası.
Tüm dünyada kalp damar
hastalıklarından sonra ikinci en sık ölüm sebebi.
Teşhis
konduktan sonra hem sizin hem de sevdiklerinizin hayatının alt üst
olması.
Geç teşhis
konulduğunda ölüm ile yüz
yüze gelmek.
Ancak erken teşhis
konduğunda modern tıp
sayesinde birçok kanser türünden ömür boyu kurtulmak mümkün.
Buna rağmen
bedenen kanserden kurtulan birçok insan ruhen kanserden
kurtulamıyor. Teşhis
konduğu andan itibaren
“kanser” kelimesi ruhunu ele geçiriyor. Kelime anlamı “YENGEÇ”
olan kanser kıskaçları ile ruhumuzu yemeye başlıyor.
Erken evrede teşhis
konan hastalara hastalığın
çeşidine göre ameliyat,
kemoterapi ve radyoterapi gibi tedaviler uygulanıyor. Bazı hastalar
sadece ameliyat ile kurtulurken bazı hastalara bunların hepsinin
birden uygulanması gerekebiliyor. Hastalara gerek tedavileri devam
ederken gerekse tedavi tamamlanıp takip edilmeye başlandıktan
sonra birçok kere kan tetkiki ve birçok röntgen (tomografi, MR,
ultrason gibi) çekilmek zorunda kalınıyor. Hastalar her seferinde
tetkikler yapılırken “acaba kötü bir şey
çıkacak mı?”, “doktorum hastalığınız
tamamen geçmemiş, tekrar
ameliyat olmanız gerekecek der mi?”, “tekrar kemoterapi almam
gerekirse aynı şeyleri
tekrar mı yaşayacağım?”
gibi endişelere
kapılıyorlar. Kaldı ki bazı hastalar uzun bir süre “ya
hastalığım vücuduma
yayılır sa!” şeklindeki
en kötü senaryo ile yaşamak
zorunda kalıyorlar. Maalesef ülkemizde hastaların tedavi ve takip
oldukları Onkoloji Bölümlerinde yeterince doktor olmadığından
doktor başına düşen
hasta sayısının çokluğu
nedeni ile hastaların psikolojik durumu ile ilgilenememektedirler.
Hastalar psikolojik sıkıntıları ile baş
başa kalmaktadır. Çok az
hasta bu konuda bir profesyonelden yardım almaktadır.
Kanser teşhisi
konan hastalarda birçok psikolojik rahatsızlık ortaya çıkmaktadır.
Bunlar:
ANKSİYETE
Kanser teşhisi
konan her dört hastadan birinde anksiyete bozukluğu
rastlanmaktadır. Anksiyete kendini huzursuzluk, hiperaktivite,
gerginlik hali, semptomlara ve olaylara aşırı
reaksiyon verme, uykusuzluk, olaylar karşısında
kararsız kalma, nefes darlığı,
çarpıntı, duygusal yönde uyuşma,
kaygı ve endişe duyma gibi
belirtilerle kendini gösterir. Bu semptomların birçoğu,
kanser teşhisi ve tedavisine
normal reaksiyonlar olarak görünse de, birçok hastada yaşam
kalitesini bozmakta ve günlük yaşamın
rutin aktivitelerini yerine getirememeye neden olmaktadır. Hasta
yakınlarının günlük yaşamlarını
dahi etkilemektedir. Kanser hastalarında anksiyete bozukluğu
genç yaştakilerde,
kadınlarda, yalnız yaşayanlarda,
akciğer ve meme kanseri
olanlarda, daha önceden benzer ruhsal sıkıntılar yaşayanlarda,
kanser tedavisi daha uzun sürenlerde, kanser haricinde başka
hastalıkları olanlarda daha sık görülmektedir.
HASTALIĞIN
NÜKS ETME KORKUSU
Kanserden kurtulanların
yaklaşık %80'ninde görülen
bazı doktorlar tarafından normal kabul edilen bir durumdur. Ancak
rahatsızlığın şiddetine
göre kişiden kişiye
farklılık gösterdiği için
hayat kalitesini bozabilmekte ve profesyonel yardıma gereksinim
göstermektedir. Hastalarda bu korku özellikle rutin tetkiklerin
yapıldığı dönemlerde bu
korku zirveye çıkmaktadır. Sonuçların doktor tarafından görülüp
“normal” denmesi ile birlikte geçici bir rahatlık olmaktadır.
Yaptırılan rutin tetkiklerin dışında
farklı bir tetkik istendiğinde
ise bu korku daha fazla yaşanmaktadır.
Bazı hastalar kanser nüks korkusu nedeni ile rutin kontroller
haricinde doktorlarına tekrar başvurmakta,
başka tetkiklerin
yapılmasını istemektedirler. Yapılan rutin tetkiklerin yetersiz
olduğunu düşünüp
başka hastanelere başvurup
ek tetkikler istemektedirler. Kanser Nüks Etme Korkusu teşhisin
nispeten geç konanlarda, gençlerde, daha önce nüks etmiş
ve ikinci tedavi ile hastalıktan kurtulmuş
olanlarda, daha az eğitimli
olanlarda, daha düşük
sosyal destek görenlerde, rutin kontrolleri için daha sık
aralıklarla yapılanlarda (yılda 5 veya daha fazla), hastalıktan
kurtulmasına rağmen
kendisini kanser hastası olarak tanımlayanlarda, yaşları
ne olursa olsun çocuk sahibi olan kadınlarda ve diğer
psikolojik bozuklukları olanlarda daha fazla görülmektedir.
Bunların haricinde kanser tedavisi nedeni ile geçirdiği
ameliyatlar sonrası daha uzun süre ağrı
çekenlerde ve ameliyata bağlı
kalıcı fiziksel değişiklik
olanlarda daha fazla hastalığın
nüks edeceği korkusunu
yaşamaktadırlar.
DEPRESYON
Kanser hastalarında
depresyon anksiyete bozukluğu
kadar sık karşılaşılan
bir durum değildir.
Genellikle teşhisten sonraki
ilk iki yıl içinde ortaya çıkar. Kadınlarda, işsiz
veya düşük gelir
sahiplerinde, sigara kullananlarda, eğitim
seviyesi daha düşük
olanlarda, yaşlılarda daha
sık karşılaşılabilmekte
ve ileri seviyelerde kendini gösterebilmektedir. Ayrıca genç ve
zayıf kadınlarda hastalık nedeni ile bir miktar daha kilo kaybetme
ile daha zayıf bir vücut görünümü ortaya çıkması sonucu
depresyon ortaya çıkabilmektedir.
POST
TRAVMATİK
STRES (PTS)
Kanserden kurtulanlarda abu
durum hastalığın adından
ve uygulanan tedavinin yoğunluğuna
göre belli seviyelerde ortaya çıkmaktadır. Anksiyete ve hastalık
nüks etme korkusuna neden olan risk faktörleri PTS içinde
geçerlidir. Kanser sonrası PTS'nin diğerlerinden
ayrılan yanı ise sıklıkla göz ardı edilmesi ve hastaların bu
yönden ele alınmamasıdır. Buna rağmen
hayat kalitesini bozabilecek seviyelere gelmektedir.
KANSER
İLE
İLGİLİ
SIKINTI
Kanserle ilgili sıkıntı,
kaygıdan farklıdır. Çünkü yaşamdaki
belirsizlikleri artmış olsa
bile bunun farkındalığı
her zaman kaygıya dönüşmez.
Kanserden kurtulanlarda diğer
psikolojik sorunlardan daha yaygındır ve birçok bileşenlerden
oluşur:
● Nüks korkusu (bkz.
'yukarıdaki Hastalığın
Nüks Etme Korkusu')
●
Yeni veya kalıcı
semptomlar hakkında aşırı
hassasiyet
● Aile ve mali konularda
endişeler
●Sağlık ihtiyaçlarının yönetilmesinden kaynaklanan stres
● Kendi algıları ve
vücut görüntüsünde değişiklikler
Bu sıkıntı anksiyete veya
depresif bozukluklar ile örtüşmeyebilir.
Ancak konsantrasyon, yorgunluk ve uyku güçlüğü
gibi belirtiler verebilir.
Kanserle ilişkili
sıkıntı tek memesi alınmış
kadınlarda, rektum kanseri nedeni ile geçici veya kalıcı
kolostomi torbası takılmış
olan hastalarda yüksek oranlarda ortaya çıkmaktadır. Bunun
haricinde baş boyun
(gırtlak) ve akciğer
kanserlerinde de sık karşımıza
çıkmaktadır. Hastalar tedavi neticesinde ortaya çıkan vücut
görüntüsünde ortaya çıkan geçici veya kalıcı
değişikliklerden
bir an önce kurtulma stresine girmektedirler.
CİNSEL
FONKSİYON
BOZUKLUKLARI, KISIR KALMA
İnsanlar
için cinsel sağlık bedenen
ve ruhen bir gerekliliktir. Çocuk sahibi olmak ise birçok insanın
vazgeçemeyeceği bir
durumdur. Kanser teşhisi ve
sonrasında uygulanan tedaviler çoğu
kez kanserden sağ
kalanlarının önemli bir bölümünde cinsel sağlık
üzerinde olumsuz sonuçlar doğurmaktadır.
Ayrıca hastalarda uygulanan tedaviler nedeni ile geçici veya kalıcı
kısırlık olabilmektedir. Kalıcı kolostomi torbası gibi fiziksel
problemler ise psikolojik olarak cinsel yaşamı
etkilemektedir. Uygulanan hormonal tedaviler kadınlarda adetlerin
kesilmesine veya düzensizliklere yol açabileceği
gibi erken menapoza da sebebiyet verebilmektedir. Cinsel bölgeye
doğrudan tedavi uygulanması
(cerrahi, radyoterapi) değişik
cinsel problemleri beraberinde getirmektedir. Bunlar hem hasta
açısından hem de aile hayatı açısından önem arz etmektedir.
Birçok hasta bunları doktorlarına anlatamamakta ve profesyonel
destek almadan kendi başlarına
kalmaktadır.
SOSYAL
SORUNLAR
Kanser tedavisi sonrası
hastaların çoğu işlerine
geri dönebilmektedir. Bu çok önemlidir çünkü iş
sadece maddi fayda sağlamakla
kalmaz, aynı zamanda sosyal destek de sağlar.
İşe tekrar başlayabilmek
kişide birçok psikolojik
sıkıntıyı azaltmaktadır. Buna rağmen,
kadınların tedavi sonrası işe
dönmek için erkeklere oranla daha çok zorlandıkları ve yüzde
50'sinin işe geri dönemediği
saptanmıştır. Tedavi
süresinin daha uzun olması, belli
bir yaşın üzerinde olma ve nispeten ileri evre hastalığı
olanların işe dönmeleri daha zor olmaktadır.
Maalesef ülkemizde Onkoloji alanında çalışan doktor sayısı yetersizdir. Yoğunluk nedeni ile hastaların muayene süresi mecburen kısa tutulmaktadır. Bundan dolayı doktorlar hastaların psikolojik sorunlarını ile ilgilenememektedir. Hastalar bu konuda psikiatrist veya psikolog desteği alması yerinde olacaktır.