13 Mayıs 2018 Pazar

KANSERDEN KURTULMAK ANCAK RUHEN YENİLMEK!!!




KANSERDEN KURTULMAK ANCAK RUHEN YENİLMEK!!!

Kanser; adını duyduğumuzda bile tüylerimizi diken diken eden çağımızın vebası.
Tüm dünyada kalp damar hastalıklarından sonra ikinci en sık ölüm sebebi.
Teşhis konduktan sonra hem sizin hem de sevdiklerinizin hayatının alt üst olması.
Geç teşhis konulduğunda ölüm ile yüz yüze gelmek.
Ancak erken teşhis konduğunda modern tıp sayesinde birçok kanser türünden ömür boyu kurtulmak mümkün.
Buna rağmen bedenen kanserden kurtulan birçok insan ruhen kanserden kurtulamıyor. Teşhis konduğu andan itibaren “kanser” kelimesi ruhunu ele geçiriyor. Kelime anlamı “YENGEÇ” olan kanser kıskaçları ile ruhumuzu yemeye başlıyor.
Erken evrede teşhis konan hastalara hastalığın çeşidine göre ameliyat, kemoterapi ve radyoterapi gibi tedaviler uygulanıyor. Bazı hastalar sadece ameliyat ile kurtulurken bazı hastalara bunların hepsinin birden uygulanması gerekebiliyor. Hastalara gerek tedavileri devam ederken gerekse tedavi tamamlanıp takip edilmeye başlandıktan sonra birçok kere kan tetkiki ve birçok röntgen (tomografi, MR, ultrason gibi) çekilmek zorunda kalınıyor. Hastalar her seferinde tetkikler yapılırken “acaba kötü bir şey çıkacak mı?”, “doktorum hastalığınız tamamen geçmemiş, tekrar ameliyat olmanız gerekecek der mi?”, “tekrar kemoterapi almam gerekirse aynı şeyleri tekrar mı yaşayacağım?” gibi endişelere kapılıyorlar. Kaldı ki bazı hastalar uzun bir süre “ya hastalığım vücuduma yayılır sa!” şeklindeki en kötü senaryo ile yaşamak zorunda kalıyorlar. Maalesef ülkemizde hastaların tedavi ve takip oldukları Onkoloji Bölümlerinde yeterince doktor olmadığından doktor başına düşen hasta sayısının çokluğu nedeni ile hastaların psikolojik durumu ile ilgilenememektedirler. Hastalar psikolojik sıkıntıları ile baş başa kalmaktadır. Çok az hasta bu konuda bir profesyonelden yardım almaktadır.
Kanser teşhisi konan hastalarda birçok psikolojik rahatsızlık ortaya çıkmaktadır. Bunlar:

ANKSİYETE

Kanser teşhisi konan her dört hastadan birinde anksiyete bozukluğu rastlanmaktadır. Anksiyete kendini huzursuzluk, hiperaktivite, gerginlik hali, semptomlara ve olaylara aşırı reaksiyon verme, uykusuzluk, olaylar karşısında kararsız kalma, nefes darlığı, çarpıntı, duygusal yönde uyuşma, kaygı ve endişe duyma gibi belirtilerle kendini gösterir. Bu semptomların birçoğu, kanser teşhisi ve tedavisine normal reaksiyonlar olarak görünse de, birçok hastada yaşam kalitesini bozmakta ve günlük yaşamın rutin aktivitelerini yerine getirememeye neden olmaktadır. Hasta yakınlarının günlük yaşamlarını dahi etkilemektedir. Kanser hastalarında anksiyete bozukluğu genç yaştakilerde, kadınlarda, yalnız yaşayanlarda, akciğer ve meme kanseri olanlarda, daha önceden benzer ruhsal sıkıntılar yaşayanlarda, kanser tedavisi daha uzun sürenlerde, kanser haricinde başka hastalıkları olanlarda daha sık görülmektedir.

HASTALIĞIN NÜKS ETME KORKUSU

Kanserden kurtulanların yaklaşık %80'ninde görülen bazı doktorlar tarafından normal kabul edilen bir durumdur. Ancak rahatsızlığın şiddetine göre kişiden kişiye farklılık gösterdiği için hayat kalitesini bozabilmekte ve profesyonel yardıma gereksinim göstermektedir. Hastalarda bu korku özellikle rutin tetkiklerin yapıldığı dönemlerde bu korku zirveye çıkmaktadır. Sonuçların doktor tarafından görülüp “normal” denmesi ile birlikte geçici bir rahatlık olmaktadır. Yaptırılan rutin tetkiklerin dışında farklı bir tetkik istendiğinde ise bu korku daha fazla yaşanmaktadır. Bazı hastalar kanser nüks korkusu nedeni ile rutin kontroller haricinde doktorlarına tekrar başvurmakta, başka tetkiklerin yapılmasını istemektedirler. Yapılan rutin tetkiklerin yetersiz olduğunu düşünüp başka hastanelere başvurup ek tetkikler istemektedirler. Kanser Nüks Etme Korkusu teşhisin nispeten geç konanlarda, gençlerde, daha önce nüks etmiş ve ikinci tedavi ile hastalıktan kurtulmuş olanlarda, daha az eğitimli olanlarda, daha düşük sosyal destek görenlerde, rutin kontrolleri için daha sık aralıklarla yapılanlarda (yılda 5 veya daha fazla), hastalıktan kurtulmasına rağmen kendisini kanser hastası olarak tanımlayanlarda, yaşları ne olursa olsun çocuk sahibi olan kadınlarda ve diğer psikolojik bozuklukları olanlarda daha fazla görülmektedir. Bunların haricinde kanser tedavisi nedeni ile geçirdiği ameliyatlar sonrası daha uzun süre ağrı çekenlerde ve ameliyata bağlı kalıcı fiziksel değişiklik olanlarda daha fazla hastalığın nüks edeceği korkusunu yaşamaktadırlar.

DEPRESYON

Kanser hastalarında depresyon anksiyete bozukluğu kadar sık karşılaşılan bir durum değildir. Genellikle teşhisten sonraki ilk iki yıl içinde ortaya çıkar. Kadınlarda, işsiz veya düşük gelir sahiplerinde, sigara kullananlarda, eğitim seviyesi daha düşük olanlarda, yaşlılarda daha sık karşılaşılabilmekte ve ileri seviyelerde kendini gösterebilmektedir. Ayrıca genç ve zayıf kadınlarda hastalık nedeni ile bir miktar daha kilo kaybetme ile daha zayıf bir vücut görünümü ortaya çıkması sonucu depresyon ortaya çıkabilmektedir.

POST TRAVMATİK STRES (PTS)

Kanserden kurtulanlarda abu durum hastalığın adından ve uygulanan tedavinin yoğunluğuna göre belli seviyelerde ortaya çıkmaktadır. Anksiyete ve hastalık nüks etme korkusuna neden olan risk faktörleri PTS içinde geçerlidir. Kanser sonrası PTS'nin diğerlerinden ayrılan yanı ise sıklıkla göz ardı edilmesi ve hastaların bu yönden ele alınmamasıdır. Buna rağmen hayat kalitesini bozabilecek seviyelere gelmektedir.

KANSER İLE İLGİLİ SIKINTI

Kanserle ilgili sıkıntı, kaygıdan farklıdır. Çünkü yaşamdaki belirsizlikleri artmış olsa bile bunun farkındalığı her zaman kaygıya dönüşmez. Kanserden kurtulanlarda diğer psikolojik sorunlardan daha yaygındır ve birçok bileşenlerden oluşur:
Nüks korkusu (bkz. 'yukarıdaki Hastalığın Nüks Etme Korkusu')
Yeni veya kalıcı semptomlar hakkında aşırı hassasiyet
Aile ve mali konularda endişeler
Sağlık ihtiyaçlarının yönetilmesinden kaynaklanan stres
Kendi algıları ve vücut görüntüsünde değişiklikler
Bu sıkıntı anksiyete veya depresif bozukluklar ile örtüşmeyebilir. Ancak konsantrasyon, yorgunluk ve uyku güçlüğü gibi belirtiler verebilir.
Kanserle ilişkili sıkıntı tek memesi alınmış kadınlarda, rektum kanseri nedeni ile geçici veya kalıcı kolostomi torbası takılmış olan hastalarda yüksek oranlarda ortaya çıkmaktadır. Bunun haricinde baş boyun (gırtlak) ve akciğer kanserlerinde de sık karşımıza çıkmaktadır. Hastalar tedavi neticesinde ortaya çıkan vücut görüntüsünde ortaya çıkan geçici veya kalıcı değişikliklerden bir an önce kurtulma stresine girmektedirler.

CİNSEL FONKSİYON BOZUKLUKLARI, KISIR KALMA

İnsanlar için cinsel sağlık bedenen ve ruhen bir gerekliliktir. Çocuk sahibi olmak ise birçok insanın vazgeçemeyeceği bir durumdur. Kanser teşhisi ve sonrasında uygulanan tedaviler çoğu kez kanserden sağ kalanlarının önemli bir bölümünde cinsel sağlık üzerinde olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Ayrıca hastalarda uygulanan tedaviler nedeni ile geçici veya kalıcı kısırlık olabilmektedir. Kalıcı kolostomi torbası gibi fiziksel problemler ise psikolojik olarak cinsel yaşamı etkilemektedir. Uygulanan hormonal tedaviler kadınlarda adetlerin kesilmesine veya düzensizliklere yol açabileceği gibi erken menapoza da sebebiyet verebilmektedir. Cinsel bölgeye doğrudan tedavi uygulanması (cerrahi, radyoterapi) değişik cinsel problemleri beraberinde getirmektedir. Bunlar hem hasta açısından hem de aile hayatı açısından önem arz etmektedir. Birçok hasta bunları doktorlarına anlatamamakta ve profesyonel destek almadan kendi başlarına kalmaktadır.

SOSYAL SORUNLAR

Kanser tedavisi sonrası hastaların çoğu işlerine geri dönebilmektedir. Bu çok önemlidir çünkü iş sadece maddi fayda sağlamakla kalmaz, aynı zamanda sosyal destek de sağlar. İşe tekrar başlayabilmek kişide birçok psikolojik sıkıntıyı azaltmaktadır. Buna rağmen, kadınların tedavi sonrası işe dönmek için erkeklere oranla daha çok zorlandıkları ve yüzde 50'sinin işe geri dönemediği saptanmıştır. Tedavi süresinin daha uzun olması, belli bir yaşın üzerinde olma ve nispeten ileri evre hastalığı olanların işe dönmeleri daha zor olmaktadır.

Maalesef ülkemizde Onkoloji alanında çalışan doktor sayısı yetersizdir. Yoğunluk nedeni ile hastaların muayene süresi mecburen kısa tutulmaktadır.  Bundan dolayı doktorlar hastaların psikolojik sorunlarını ile ilgilenememektedir. Hastalar bu konuda psikiatrist veya psikolog desteği alması yerinde olacaktır.

1 yorum: